Human Development Report 2014


I-GİRİŞ

2014 yılı insani gelişme raporu Tokyo da açıklandı. Hayırlara vesile olsun diyelim ve hayırlara vesile mi değil mi birlikte bakalım. Öncelikle kavramları tanımlayalım ki rapor sonuçlarını daha iyi anlayabilelim. Tanımlar üzerinde anlaşamadığımız sürece tartışmamız veya bir sonuca ulaşmamız ve rapor sonucunu da epistemolojik olarak değerlendirmemiz biraz zor.

Kavramları tanımlamak çok önemli… Biliyorsunuz kavramlarla düşünemeyen az gelişmiş bir toplum, sorunu yalnızca kişiler üzerinden tartışır.  Tartışma sonucunda, sizce ortak bir karara ulaşmak mümkün olur mu?

(Bir parantez açayım, Ülkemizde etik veya ahlak kavramıyla düşünüyor muyuz? -Bir de şöyle sorayım önce kavramları tanımlayıp sonra tartışıyor musunuz?-  Düşünmüyoruz, düşünemediğimiz için siyasi arenada desteklediğimiz kişilerin yaptığı ahlak dışı davranışı onaylıyoruz, görmezden geliyoruz. Karşı görüşü savunan bir kişi de benzer bir durumda kendi siyasi görüşündeki kişilerin haklılığını savunuyor; oysa tartıştığımız kavramlarda mutabık kalsak sen ben sığlığından çıkıp hangi değerlerimizin yok edildiğini görebilsek… Birbirimize diyeceğiz ki “haklısın arkadaşım bu bir hırsızlık, bu bir yolsuzluk, bu haksız bir eylem, bu yanlış”)

II-GELİŞME

Bu tür raporları incelediğimiz zaman –incelemeliyiz de– ülkemizin diğer ülkeler karşısındaki durumunu daha iyi analiz etmiş oluyoruz.

Bu raporlar sayesinde, dünya ülkelerinin yaşam uzunluğunu, okuryazar oranını, eğitim ve yaşam düzeyini; ülkelerin gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmemiş bir ülke olduğunu;  ülke ekonomisinin yaşam şartlarımıza etkisinin ne düzeyde olduğunu öğreniyoruz.

Raporu anlamak için gelişmişlik ve kalkınma kavramlarını tanımlayalım. Gelişmişlik TDK sözlüğüne göre olgunluk, gelişme işi demek. Kalkınma da durumu düzeltmek, ekonomik olarak zenginleşmek anlamına geliyor. Başka bir ifadeyle gelişmişlik insanlığımızı, adamlığımızı gösterirken, kalkınma ise ekonomik durumunu gösteriyor. Bu iki kavramda anlaştıysak rapor sonuçlarını konuşabiliriz.

2014 IGR (MAT TABLOSU)

 

Ülkemizin sıralamasına bakınca, bütün değerlerimizin tamamen ekonomik olduğunu, vatandaşımıza sunulan çoğu proje temasının ekonomik göstergelerle ilintilendiğini, gelişmeye değil de kalkınmaya daha çok değer veren bir toplum olduğumuzu, entelektüel faaliyetlere itibar etmediğimizi, kazancımızdan eğitimimiz için bütçe ayırmadığımızı, eğitim sistemimize göstermelik önem verdiğimizi, üniversitelerimiz merak ve bilimsel araştırmaların ocağı olarak dumanını tüttürmek yerine işgücü yetiştirmek ve istihdam sağlama alanları olarak gördüğümüzü, kalın ve yaygın meraksızlığımızı görebiliriz.

Binayla, yolla, köprülerle kalkınmaya çalışırken insanla gelişmeyi dimağımıza koymayı unutuyoruz.

Sonra diyoruz ki, “Ne olacak bu memleketin hali?”

(Norveç’in durumuna ne diyorsunuz. Bence Norveçli sade bir vatandaşı alıp ülkemize getirsek “şeyh” diye takke giydirsek, olur mu? Olur. Neden? Çünkü geçim sıkıntısını dert etmeyen, yalan söylemeyen, dedikodu yapmayan, başkasının eksiğini gediğini araştırmadan kendi işine bakan, komşusunun namusuna göz ve dil uzatmayan, çevreye çöp atmayan, kurallara her yerde uyan, uymayanları ikaz eden, yetkiyi devredip sorumluluğu devretmeyen, eğitime önem veren,yersiz/gereksiz/saçma sapan konuşmayan, başkalarına yardım eden, kendini övmeyen, yalanların arkasına sığınmayan bir kişilikleri var ve böyle yönetiliyorlar ve o yüzden dünyada bir numaralar.)

(İsrail’in sırası artık çok gerilere düşer. Çocukları öldüren bir ülke, bu çağda insanlık gelişimiyle düşünülemez. Bunun yanında Çin’in neden 91. sırada olduğunu az çok tahmin ediyorsunuzdur.)

III-SONUÇ

Ülkemizde açlık çekenlerin, dayak yeyip sömürülen kadınların, çocukluğu elinden alınan masum yavruların, itaat etmemizi ve itaat ederken mutlu olmamızın istendiği toplumu değiştirebilecek yollar hayal etmeliyiz. Hayal etmek, engelleri kaldırmak, sınırlara aldırmayarak, gelişmeye önem vererek bize dayatılan dünya görüşünü alaşağı etmeliyiz.

Çözüm olarak, yaptığımız her şeyin mali karı olmasını talep etmemeliyiz, entelektüel etkinliklerimizi maddi kaygılardan arındırmalıyız; düşüncenin para etmediğini, entelektüel faaliyetlerin karın doyurmadığını kanıksayan insanlarımızın algısını değiştirmeliyiz. Sosyal devlet yapımızı güçlendirmeli, Dicle nehri kenarında kaybolan bir koyundan sorumluluk duyacak yöneticiler yetiştirmeli, eğitimin aileden başlayacağını bilerek önce kendimize çeki düzen vermeliyiz.

Gelişmenin,  kalkınmadan daha önemli olduğunu bilmeli, yaşamalı ve uygulamalıyız. Gelişmemiş, kalkınmışız yani adam olamamışız, dünya ekonomisinde bir numara olmuşuz ne fayda…

R. Kemal SAĞIM

Human Development Report 2014” üzerine 2 yorum

Bu yazıyı tamamlayacak fikirlerinizi beklerim